Eskiden bir ilişki sona erdiğinde, genellikle konuşulur, açıklanır ve vedalaşılırdı. Ancak dijital çağda bu süreçler de dijitalleşti. Artık bir kişi, hiçbir açıklama yapmadan bir anda ortadan kaybolabiliyor. Buna verilen isim: Ghosting.
Genellikle romantik ilişkilerle anılsa da ghosting, arkadaşlık ilişkilerinde de oldukça yaygınlaştı. Ve çoğu zaman, etkileri göründüğünden daha derin oluyor.
Yaz mevsimi, tatil planlarının yapıldığı, sosyal medyanın güneşli karelerle dolup taştığı bir dönem. Ancak bazen bu dönem, görünmez ama etkili duygusal kırgınlıkların da tetiklendiği bir zaman hâline gelebiliyor. Özellikle birlikte tatil planı yapılmayan arkadaşlar, aile üyeleri veya partnerler, kendilerini dışlanmış, unutulmuş ya da değersiz hissedebiliyor.
Bu yazıda paylaşılmayan tatil planlarının
Modern hayatın temposu arttıkça, "boş durmak" suç gibi algılanmaya başladı. Sosyal medyada başarı, üretkenlik, koşuşturma dolu hayatlar yüceltilirken, durup dinlenmek neredeyse bir utanç hâline geldi. Oysa İtalyanlar yüzyıllardır bunun tam tersini yapıyor: Dolce far niente. Yani, “Tatlı tatlı hiçbir şey yapmamak.”
Bu yazıda “dolce far niente” kavramının ne
Son zamanlarda çevrenizde sık sık şu cümleleri duyuyor musunuz?
“Sürekli yorgunum, ama nedenini bilmiyorum.”
“Hiçbir şey yapmasam bile bitkin hissediyorum.”
“Eskisi gibi motive olamıyorum.”
Bu durum sadece size özgü değil. Son yıllarda dünya genelinde giderek yaygınlaşan bir ruh haliyle karşı karşıyayız: Kollektif yorgunluk. Yani bireysel değil, topluca hissedilen tükenmişlik, duygusal
Kadın sağlığı denince akla genellikle regl düzeni, doğurganlık, menopoz, jinekolojik muayeneler gelir. Ancak sağlık yalnızca bedenle sınırlı değildir. Ruhsal denge, duygusal dayanıklılık ve psikolojik farkındalık da kadınların bütünsel sağlığının ayrılmaz parçalarıdır. Ne var ki, bu duygusal alan çoğu zaman ya göz ardı edilir ya da “normalleştirilmiş” şikâyetler içinde kaybolur.
Bu
“Hiçbir antrenmanı kaçırmıyorum.”
“Her gün koşmazsam huzursuz oluyorum.”
“Tatilde bile spor yapmazsam kendimi suçlu hissediyorum.”
Tüm bu cümleler ilk bakışta disiplinli bir yaşam tarzını yansıtıyor gibi görünse de, arkasında daha derin bir psikolojik baskı olabilir: Egzersiz bağımlılığı.
Bu yazıda egzersiz alışkanlıklarının nerede sağlıklı bir disiplinden çıkıp bağımlılığa dönüştüğünü, bunun fiziksel
Eylül ayı yaklaşırken çocuklar kadar ebeveynlerde de hareketlilik başlar. Okul alışverişi, kayıt işlemleri, kıyafet ve çanta telaşı… Ancak bu hazırlığın perde arkasında daha görünmeyen bir gerçek vardır: Sessiz bir kaygı. “Acaba bu yıl nasıl geçecek?” sorusuyla başlayan iç konuşmalar, zamanla “Yeterince ilgileniyor muyum?”, “Arkadaşları olur mu?”, “Dersleri takip edebilecek mi?
Modern ofisler… Açık planlı masalar, beyaz ışıklar, kahve köşeleri ve dolup taşan takvimler. Dışarıdan bakıldığında düzenli, profesyonel, kontrollü bir hayat akıyor gibi görünse de içeride bambaşka duygular saklanıyor. Sessizce tuvalete gidip ağlayan çalışanlar, boğazındaki düğümü bastırarak toplantıya katılanlar, Slack’te aktif görünmeye çalışırken tükenmiş hissedenler…
Kurumsal hayatın görünmeyen anksiyetesi, çoğu