Anksiyete, aşırı endişe ve kaygı hissiyle karakterizedir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Anksiyeteyle başa çıkabilmek için çeşitli tedavi yöntemleri ve başa çıkma stratejileri mevcuttur.
Son zamanlarda çevrenizde sık sık şu cümleleri duyuyor musunuz?
“Sürekli yorgunum, ama nedenini bilmiyorum.”
“Hiçbir şey yapmasam bile bitkin hissediyorum.”
“Eskisi gibi motive olamıyorum.”
Bu durum sadece size özgü değil. Son yıllarda dünya genelinde giderek yaygınlaşan bir ruh haliyle karşı karşıyayız: Kollektif yorgunluk. Yani bireysel değil, topluca hissedilen tükenmişlik, duygusal
Eylül ayı yaklaşırken çocuklar kadar ebeveynlerde de hareketlilik başlar. Okul alışverişi, kayıt işlemleri, kıyafet ve çanta telaşı… Ancak bu hazırlığın perde arkasında daha görünmeyen bir gerçek vardır: Sessiz bir kaygı. “Acaba bu yıl nasıl geçecek?” sorusuyla başlayan iç konuşmalar, zamanla “Yeterince ilgileniyor muyum?”, “Arkadaşları olur mu?”, “Dersleri takip edebilecek mi?
Modern ofisler… Açık planlı masalar, beyaz ışıklar, kahve köşeleri ve dolup taşan takvimler. Dışarıdan bakıldığında düzenli, profesyonel, kontrollü bir hayat akıyor gibi görünse de içeride bambaşka duygular saklanıyor. Sessizce tuvalete gidip ağlayan çalışanlar, boğazındaki düğümü bastırarak toplantıya katılanlar, Slack’te aktif görünmeye çalışırken tükenmiş hissedenler…
Kurumsal hayatın görünmeyen anksiyetesi, çoğu
Her yaz öncesi ekranlarda, sosyal medyada ve reklamlarda karşımıza çıkan aynı mesaj: “Yaza hazır mısın?” Bu mesajın arkasında gizlenen temel inanç, yaz aylarının sadece tatil değil, “beden gösterme sezonu” olduğudur. Bikiniye girmek için kilo verilmeli, plaja çıkmadan önce sıkılaşılmalı, kol, karın, bacak gibi bölgeler belirli bir estetik standardına ulaşmalı.
Bu
Tatilden dönmek sadece bavulları değil, bir ruh halini de taşımak demektir. Özellikle şehir dışında geçirilen huzurlu bir tatilin ardından kalabalık, trafik, ses ve sürekli koşturmaca ile karşılaşmak birçok kişi için duygu durum bozulmasına neden olabilir. Bu hissiyat, yalnızca “keyifsizlik” değil; literatürde back-to-city blues ya da tatil sonrası kent depresyonu olarak
Yaz tatili çocuklar için eğlence, özgürlük ve bolca oyun demektir. Ancak tatilin sona ermesiyle birlikte okul çantaları, ödevler, erken saatlerde kalkmalar ve sosyal çevreye yeniden uyum süreci başlar. Bu geçiş her çocuk için kolay olmayabilir. Tatil modundan okul düzenine geçerken çocuklar kaygı, huzursuzluk, isteksizlik ve hatta fiziksel belirtiler yaşayabilir.
Bu
“İyiyim” cevabını otomatik mi veriyorsun? Yoksa gerçekten öyle misin?
Gün içinde defalarca sorulan bu basit soru, çoğu zaman karşılıklı bir nezaket kalıbına dönüşmüş durumda. “Nasılsın?” sorusunun cevabı çoğunlukla “İyiyim, sen?” cümlesiyle geçiştiriliyor. Ancak bu kısa diyaloglar arasında kendi iç sesimizi bastırıyor olabiliriz. Gerçekten nasıl olduğumuzu kendimize bile sormaz hale gelmek,
Sıcak yaz günlerinde içini tarif edemediğin bir huzursuzluk, kalbinde kıpır kıpır bir endişe hissettin mi? Geceleri uykun sık bölünüyorsa, gündüzleri yorgun kalkıyor ve en basit şeylere karşı bile tahammülsüz hissediyorsan yalnız değilsin. Özellikle yaz aylarında, "yaz kaygısı" ve "mevsimsel anksiyete" adı verilen bu durum daha sık